Christopher Nolan'ın başyapıtı olan Başlangıç (Inception), izleyicileri büyüleyen bir bilim kurgu gerilimidir. Film, rüya içinde rüya konseptiyle zihinlerde karmaşık bir yolculuğa çıkıyor. Leonardo DiCaprio'nun canlandırdığı Dom Cobb, rüya katmanları arasında kaybolmuş bir hırsızdır. Görevi, başkalarının zihinlerinde bilgileri çalmak yerine, bir fikri yerleştirmektedir. Bu süreçte izleyicilere sunulan görsel efektler, müzikler ve karakter derinliği, filmi unutulmaz kılmaktadır. 2010 yapımı bu eser, izleyicilere sadece görsel bir şölen sunmakla kalmaz, aynı zamanda zihin ile gerçeklik üzerine düşündürmektedir. Başlangıç, sinema dünyasında çığır açan bir deneyimdir.
Başlangıç filmi, yıldızlarla dolu bir kadroya sahiptir. Leonardo DiCaprio, Dom Cobb rolü ile karşımıza çıkar; bu karakter, kendi içsel çatışmalarıyla mücadele eden bir hırsızdır. Joseph Gordon-Levitt, Cobb'un sağ kolu Arthur'u canlandırarak, etkileyici performansıyla dikkat çeker. Elliot Page, zihin mimarı Ariadne rolünde, karmaşık rüyaların inşasında önemli bir yere sahiptir. Tom Hardy, rüya hırsızı Eames olarak izleyicilere karizmatik bir yanılsama sunarken, Ken Watanabe de Saito karakteri ile güçlü bir performans sergiler. Marion Cotillard ise Cobb'un geçmişteki eşi Mal olarak filmdeki çok katmanlı dramayı derinleştirir. Tüm bu karakterler, filmin gelişimi sırasında birbirleriyle olan etkileşimleriyle onu daha da zenginleştirir.
Başlangıç, izleyicilere zihin, rüya ve gerçeklik arasındaki karmaşık ilişkileri sorgulatan derin bir hikaye sunar. Film, insanların bilinçaltındaki korkularla yüzleşmeleri, geçmişle barışma ve kaybettiğimiz şeylerin peşinden koşma idealleri üzerine odaklanır. Aynı zamanda, anıların ve fikirlerin nasıl manipüle edilebileceğini keşfederken, bireyin kendi algı dünyasını yaratma yetisine vurgu yapar. Nolan, izleyiciyi sürekli olarak gerçeklik ile rüya arasındaki ince çizgiyi sorgulamaya yönlendirirken, insan psikolojisine dair derin bir anlayış sunar. Bu bağlamda, başkalarının zihinlerinde hayal gücümüzü kullanarak oluşturduğumuz fikirlerin ve anıların ne kadar güçlü olabileceğini gözler önüne serer.
Başlangıç, görsel efektleri, karmaşık rüya dizaynları ve duygu dolu sahneleriyle dikkat çeker. Christopher Nolan ve ekibi, farklı rüya katmanlarını anlatan etkileyici görüntüler yaratırken, Hans Zimmer'ın tüyler ürpertici müziği film boyunca izleyicinin duygu durumunu besler. Görsel olarak çarpıcı sahneler, farklı döngülerin döküldüğü rüya katmanlarını yansıtırken, savaş sahnelerindeki yavaş çekimler ve geri dönüş efektleri, Bianca ve zaman algısını sorgulatan bir anlatım sunar. Filmin sinematografisi, gerçek ve hayali birleştirerek izleyicilerin dikkatini çeker.