The Theory of Everything, ünlü fizikçi Stephen Hawking'in hayatına odaklanan 2014 yapımı bir biyografik dramadır. Filmin yönetmenliğini James Marsh üstleniyor ve senaryosu Anthony McCarten tarafından yazılıyor. Hawking'in hayatının bazı önemli dönemlerine odaklanarak, genç yaşta neilmesi ile tanınan dehaya, ALS hastalığının etkileri ve bununla başa çıkma mücadelesine dair derin bir bakış sunuyor. Eşsiz bir zekaya sahip olan Hawking, öğrencilik yıllarında büyük başarılar kazanır ve zamanla kariyerinde çığır açan teoriler geliştirir. Filmin, aşk, azim ve bilim arasındaki dengeyi nasıl sağladığını görmek muhteşem bir deneyim sunuyor. İyi bir dramayı sevenler için kaçırılmaması gereken bir yapım.
Eddie Redmayne, Stephen Hawking rolünde olağanüstü bir performans sergilemektedir. Redmayne, rolü için fiziksel ve zihinsel olarak büyük bir dönüşüm geçirir; bu da ona birçok ödül kazandırır. Felicity Jones ise Jane Wilde'ı canlandırarak Hawking’in yaşamındaki önemli bir figürü temsil eder. Jones, Hawking ile olan zorlu ilişkisini başarıyla yansıtır. İkili, film boyunca derin bir bağ kurarak izleyicilere duygusal anlar sunar. Filmdeki diğer önemli roller de Dışarıda bulundukları dönemlerle ilgili karakterler olarak dikkat çekmektedir.
The Theory of Everything, özünde insanın yaşadığı zor koşullarla nasıl başa çıkabileceği ve hayatta kalma mücadelesinin yanı sıra sevgi ve destek olmanın önemine dair derin bir mesaj taşır. Stephen Hawking'in yaşadığı fiziksel engellere rağmen, aklının sınırlarını zorlayarak bilime yaptığı katkılar, herkesin azimle mücadele ederse büyük başarılar elde edebileceği fikrini güçlendirir. Film, hayatın getirdiği zorluklar karşısında pes etmemenin ne kadar önemli olduğunu vurgular. Ayrıca, sevginin ve destekleyici ilişkilerin, en zor zamanlarda nasıl bir fark yaratabileceğini de gösterir. Sonuç olarak, yaşamın ve bilimin en karmaşık yönlerine dokunan bir hikaye sunar.
Filmin sinematografisi, yoğun duygusal anların görsel bir yansımasını sunarak izleyiciyi hikayenin içine çeker. Renk paleti, duygusal tonları vurgulamak için dikkatlice seçilmiş olup, özellikle Hawking’in hastalığı ile ilgili sahnelerde daha koyu tonlar kullanılır. Filmin çekimleri, İngiltere’nin çeşitli güzel mekânlarında gerçekleştirilmiş ve bu mekanlar, zamanın geçişini ve Hawking’in yaşamındaki önemli döngüleri yansıtır.